Kan - Kanın tanımı

İnsan ve hayvanlarda da­marlan dolduran, birçok önemli vazifesi olan sıvı.
Kan hayat için elzemdir. En mühim vazifesi, akciğerlerden dokulara metabolik hadiseler için gerekli oksijeni taşımaktır.
Insanlarda kan, birçok canlı hücrenin bulunduğu karmaşık bir ortamdır. Her vücut kilosu için 70 mililitre kan bulunduğu kabul edilir. Bu hesaba göre 70 kg. lık normal bir erişkinde yaklaşık 5000 mI (5 litre) kan bulunur.
Kan, kalbin pompa vazifesi yaptığı bir kapalı sistemde dola­şır. Bu sistem kalb ile dokular arasında ve kalb ile akciğer ara­sında olmak üzere iki bölümdür. Bunlardan birincisine "Büyük kan dolaşım sistemi", ikincisine de "Küçük kan dolaşım sistemi" denir. Toplardamarlardan gelen kan, kalbin sağ kulakçığına dökülür. Buradan sağ karıncığa geçen kan, kalbin kasılmasıyla akciğere yollanır. Akciğerde temizlenen kan kalbin sol kulak- çıkma gelir. Buradan da sol karıncığa geçtikten sonra vücuda pompalanır. Kan kılcai damar­lardan geçerken oksijenini bıra­kır ve karbondioksit alır.Dokuların oksijen ihtiyacını karşılamak ve artıkları atmaktan başka, kanın diğer birçok önemli vazifesi daha vardır. Besin mad­delerini taşır. Vitaminler, enzim­ler ve hormonların gitmeleri gereken yerlere ulaşmalarını sağ- lar. Aynı zamanda enfeksiyon­lara karşı vücudun savunmasın­da da önemli bir role sahiptir. Bir iltihabî duruma karşı savaşırken, birtakım kan hücreleri direkt mikrobu tahribe çalışır, diğer bazıları antikor yaparak mik­robu tesirsizleştirir.
Kanın bir diğer önemli vazi­fesi de, iç dengeyi sağlamaktır. "Homeostazis" adı verilen bu dengedeki en ufak değişiklik, vücut için tehlikeli durumlar ortaya çıkarır. Vücut sıcaklığını ayarlamada da kan önemli rol oynar. Metabolizması hızlı organlardan aldığı ısıyı, satıh­daki damarlardan geçerken verir. Aynca kan, bulundurduğu maddelerle vücudun sıvı­elektrolit dengesini de sağlar.İnsan kanının bileşimi: Bir sıvı topluluğu gibi göründüğü halde, kan aynı zamanda bir vücut dokusudur. Bu vücut dokusunun ara maddesini diğer dokulardan farklı olarak bir sıvı meydana getirir. Bu sıvıya "plazma" denir. Plazma (kan suyu), kanın % 55'ini teşkil eder. Kalan kısmı ise "alyuvarlar" (eritrosit) "akyuvarlar" (lökosit) ve pıhtılaşmada rol oynayan "trombosit" lerden meydana gelmiştir.
Kan hücreleri kolaylıkla plazmadan ayrılabilir. Santriftij denilen cihazlarla yüksek süratle döndürme sağlanarak, kan hüc­releri dibe çöktürülüp, plazma­dan ayrılır. Kanın viskozitesi
(kıvamı) sudan 5-8 defa daha fazladır.Hergün kanın belli kısmı yenilenir. Kırmızı kan hücreleri (alyuvarlar), kanda 30-40 gün çalıştıktan sonra, bu ihtiyarlayan eritrositleri (alyuvarları), dalak, kandan alarak öldürür. Yaklaşık % 1 kadar kırmızı kan hücresi ölürken, yerlerine aynı miktar genç hücreler kemik iliğinden kana verilir. Plazma miktarı da en ufak bir değişiklikte hemen dengelenir. Kan kaybı duru­munda vücut denge mekanizma­ları ile hemen hacmi sabit tutmaya çalışır. Önce dokular­dan kana sıvı geçişi olur. Daha sonra hızla genç alyuvarlar kana verilmeye başlanır. Büyük mik­tarlarda kanın kaybedildiği durumlarda şok ortaya çıkar. Kaybolan kan yerine konmazsa şok durumu atlatılamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder