Dış kanama: Kanın, yara ağzından vücut dışına çıkması hadisesidir. Bu çıkış, kanayan damarın cinsine ve yaranın büyüklüğüne bağlı olarak deği­şik derecelerde olabilir. Atarda­mar kanamaları, kan basıncı sebebiyle fışkırır tarzdadır, bu fışkırma, kalb atımlarıyla uygunluk gösterir. Atardamar kanı, taşıdığı oksijen fazlalığı sebebiyle parlak kırmızı renkte­dir. Atardamar kanamaları çok tehlikelidir ve zamanında gerekli müdahale yapılmazsa kısa sürede öldürür. Toplardamar kanamaları basınçsız olduğun­dan akma tarzındadır ve kanın rengi koyu kırmızıdır. Bu kana­malar daha az tehlikelidirler ve daha kolay durdurulurlar. Kılcal damarlardan akan kanamalar ise, daimi bir sızıntı şeklinde, yavaş yavaş meydana gelirler. Genellikle bu kanamanın nere­den geldiği belirlenemez. Kana­yan yer tampon ile kurulanırsa, biraz sonra aynı yerde kanın tek­rar toplandığı görülür. Bu tür kanamalar tehlike arzetmezler, cildin kesilmesi veya slyrılması neticesinde ortaya çıkan basit kanamalardır. Genellikle birkaç dakika sızıntı yaptıktan sonra kapanırlar ve kan pıhtılaşması başlar.
Kanamalar ya yaralanmadan hemen sonra meydana gelir veya kanamayı geçici olarak durduran tedbirlerin ortadan kaldırılması sonucu (yaralının hareket etmesi, yara pansumanının değiştiril­mesi, tansiyonun yükselmesi) yaralanmayı takib eden 12-24 saat içinde meydana gelir. Yaralan­madan 5-7 gün sonra yarada meydana gelen enfeksiyona bağlı olarak da ortaya çıkabilir.
Dış kanamalar, genellikle kesici; delici veya ezici cisimlere maruz kalmakla meydana gelir­ler. İç kanamalar ise ya çeşitli dahili hastalıklar (kan kanseri, hemofili, ülser gibi) sebebi ile kendiliğinden meydana gelir veya dışarıdan maruz kalınan kaba darbeler, çarpmalar sonucu meydana gelirler.
Bir de gizli iç kanamalar var­dır. Burada gözle, kan görülme­mekte, fakat gizli kanama olduğu düşünülen şahıstan alı­nan materyalin bazı maddelerle muayeneye tutulması veya mik­roskopla incelenmesi neticesinde gizli kanama olduğu anlaşılmakta­dır. Mesela dışkıda gizli kan tespit edilebilir ki bu hal, genellikle bar­sak kanserlerinde ve iltihapla­rında görülür. Herhangi bir kanama durumunda ortaya çıkacak olan belir­tiler; kanamanın cinsine, yerine, devam ediş müddetine, şiddetine, yaralının genel durumuna ve müdahaleye bağlı olarak değişik­lik gösterir. Küçük toplardamar ve kılcaldamar kanamaları kolayca durduğundan her han­gi bir belirtiye yol açmazlar. Büyük bir atardamarın ani yırtıl­ması ise çok kere müdahaleye zaman katmadan ölümle neticelenir.Sağlam bir insanda kanama­nın meydana getireceği tesir­lerde, kaybolan kan miktarı önemli rol oynar. Solunum ve dolaşım sisteminde ve hücre bes­lenmesinde herhangi bir bozuk­luk meydana getirmeyen kanamalara kompanse (denge­lenmiş) kanama denir. Bu tür kanama, tansiyonun düşmesine sebep olmadan vücut ağırlığının % 1,5-2,5'unun kaybedilmesine kadar devam eden ve yavaş cereyan eden kanamadır. Bir yaralıda kanın 1/3 i hızla kaybo­lursa ölüm meydana gelir. Hal­buki, vücut kanının yarısı, 24 saat veya daha uzun sürede kay­bolursa ölüm görülmeyebilir. Tansiyonu düşürmeyen, solu­num sayısını artırmayan kanama miktarına tolerans eşiği denir ki, bu eşiğin aşıldığı durumlarda vücutta, durumu kurtarabilmek için bir takım hadiseler cereyan eder (dalak kasılır, kan yapımı uyarılır, çevresel damarlar kası­lır, su tutulması artar...) Bun­lar da yetersiz kalırsa insan vilcudu bocalamaya başlar ve dekompanse (dengesi bozulmuş) kanama durumu ortaya çıkar. Bu durumdaki bir hastada; şid­detli susuzluk hissi, hava açlı­ğı, heyecan, şuur bulanıklığı, havaleler, soğuk ve soluk bir deri, soğuk ve yapışkan bir ter, tansiyon düşüklüğü, nabızda hızlanma, kulak çınlaması, etrafı karanlık görme, bulantı-kusma, bitkinlik, idrar ve dışkının kont­rol edilememesi söz konusu olur ve şoka girmiş olan hasta ölür. Eğer hastada iç kanama söz konusu ise kanamanın yerine göre de belirtiler ortaya çıkar (mesela; karın ağrısı, kas direnci, şişkinlik gibi).
Acil olarak ve doğru bir şekilde yapılacak müdahaleler ile kanamayı durdurup, tehlikeyi önlemek mümkündür.
Kanayan damar küçük bir toplardamar veya kapiller damarlar ise vücudun aldığı ted­birlerle kanama kendiliğinden durabilir. Bu tabii duruma yar­dımcı olarak; yaralının istirahati, yaralı bölgenin kalb seviyesinin üstünde tutulması ve yara ile oynanmaması faydalı olur. Yara- nın temizlenip kapatılması yeter­lidir. Asıl mesele, büyük çapta meydana gelen kanamaların durdurulmasıdır.
Elde kan durdurmaya ait her­hangi bir malzeme bulunmadığı zaman derhal parmaklarla kana­yan damar üzerinden veya duruma göre biraz uzağından sıkıştırılır. Böyle bir sıkıştırma­nın başarılı olabilmesi için, dama­rın altında tek bir kemik veya kemik çıkıntısı gibi sert bir yüze- yin bulunması gerekir. Kol ve bacaklarda meydana gelen atar- damar kanamalarını durdurmak için kanayan yerin yukarısından elastik bir bandaj veya bir kra­vat, bir bez parçasıyla sıkıştırma da faydalıdır. Bu metotlar geçici kan durdurma çareleridir. Bu şe­kilde geçici olarak kan durdurulduktan sonra, has­tanelerde, yırtılan damar ve yara tamir edilmek suretiyle kalıcı çare bulunmuş olur. Büyük kanamalarda sadece kanamayı durdurmak yetmez, aynı zamanda kaybolan kanı da yerine koymak lazımdır. Yaralı şahsi hastaneye taşırken, üşütmemelidir.
İç kanama şüphe edilen durumlarda, hastayı en kısa zamanda cerrahi servisi bulun­duran bir hastaneye nakletmeli­dir. (Bkz. İlk yardım)
Herhangi bir darbe olmadan kendiliğinden meydana gelen burun kanamalarının, balgamda kan bulunmasının, kan kusma­nın, büyük abdestte taze ve siyah renkte kan bulunmasının, idrarla kan gelmesinin ve döl yolundan olan kanamaların mutlaka sebe­binin araştırılması ve tedavisinin ona göre yapılması gerekir.KANGREN (Bkz. Gangren)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder